top of page

İDARİ YARGILAMA USULÜNDE YARGILAMANIN YENİLENMESİ

Yargılamanın yenilenmesi; 6100 sayılı HMK’nın 374. Maddesine göre kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı başvurulabilen olağanüstü kanun yollarından biridir. Yargılamanın yenilenmesi yoluna ancak kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı başvurulabileceğinden, bu kurum olağanüstü kanun yolları arasında yer almaktadır. Yargılamanın yenilenmesi talebi ile verilecek yeni karar geçmişe yönelik etki doğuracağından, bu dava inşai dava türlerindendir.

HMK’nın 374. Maddesinde, kesin hükme karşı ancak yargılamanın yenilenmesi kurumuna başvurulabileceği düzenlenmişse de, 2577 Sayılı İYUK’un “Yargılamanın Yenilenmesi” kenar başlıklı 53. Maddesinde “kesin hüküm” ile ilgili herhangi bir terime yer verilmemiştir.

İYUK’un 53. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan düzenleme şu şekildedir; “Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinden verilen kararlar hakkında, aşağıda yazılı sebepler dolayısıyla yargılamanın yenilenmesi istenebilir.” Söz konusu hükümde bu mahkemeler tarafından verilen kararların kesin hüküm niteliği taşıması gerektiğine ilişkin herhangi bir ifade yer almamaktadır. Bu nedenle, idari yargılama usulünde yargılamanın yenilenmesi başvurusu söz konusu olduğunda, bu başvurunun konusunu oluşturan kararın kesin hüküm niteliği taşıyıp taşımamasının gerektiği hususunda tartışmalar mevcuttur.

İdari yargılamada kesin hükmün işlevi ancak kanuni düzenlemeler ve uygulamalar ışığında belirlenerek, yargılamanın yenilenmesi kurumunda kesin hükmün önemi ortaya konulabilir. Bu nedenle yazımızın ilk aşamasında idari yargılama usulünde kesin hükmün önemi üzerinde durulacaktır.

A- Yargılamanın Yenilenmesi Kurumu

Mahkemelerce verilen kesin hüküm her zaman maddi gerçeğe uymayabilir. Bu durumda hukuki anlamda doğru olduğu kabul edilen karara ilişkin aykırılık, hukukun genel ilkelerinden hareketle kanun koyucunun öngördüğü biçimde düzeltilerek, maddi gerçeğe uygun hale getirilmelidir. Hukuken mahkemece verilen ve kesinleşen kararın maddi gerçek ile örtüşmesi tarafların olağanüstü kanun yollarına başvurulabilmesi ile mümkündür. Bu olağanüstü kanun yollarından biri de yargılamanın yenilenmesi kurumudur.

Yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurabilmek için gerekli şartlar;

1- Mahkemece verilen ve kesinleşmiş bir kararın olması

2- İYUK’un 53. Maddesinde sayılan nedenlerden birinin olması

3- Yine aynı maddede düzenlenen sürelerin geçirilmemiş olması

4- Esas hakkında karar veren mahkemeye yargılamanın yenilmesi talebinin yöneltilmiş olması gerekir.

İYUK’un 53. Maddesinde sayılan yargılamanın yenilenmesi sebepleri ise;

a) Zorlayıcı sebepler dolayısıyla veya lehine karar verilen tarafın eyleminden doğan bir sebeple elde edilemeyen bir belgenin kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması,

b) Karara esas olarak alınan belgenin, sahteliğine hükmedilmiş veya sahte olduğu mahkeme veya resmi bir makam huzurunda ikrar olunmuş veya sahtelik hakkındaki hüküm karardan evvel verilmiş olup da, yargılamanın yenilenmesini isteyen kimsenin karar zamanında bundan haberi bulunmamış olması,

c) Karara esas olarak alınan bir ilam hükmünün, kesinleşen bir mahkeme kararıyla bozularak ortadan kalkması,

d) Bilirkişinin kasıtla gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun mahkeme kararıyla belirlenmesi,

e) Lehine karar verilen tarafın, karara etkisi olan bir hile kullanmış olması,

f) Vekil veya kanuni temsilci olmayan kimseler ile davanın görülüp karara bağlanmış bulunması,

g) Çekinmeye mecbur olan başkan, üye veya hakimin katılmasıyla karar verilmiş olması,

h) Tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir dava hakkında verilen karara aykırı yeni bir kararın verilmesine neden olabilecek kanuni bir dayanak yokken, aynı mahkeme yahut başka bir mahkeme tarafından önceki ilamın hükmüne aykırı bir karar verilmiş bulunması.

ı) Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.

(a) bendinde yer alan düzenlemede bahsi geçen belgelere talepte bulunan, zorlayıcı nedenlerden veya lehine hüküm verilen tarafın fiili yüzünden ulaşamamış olmalıdır. Söz konusu belge yargılama sırasında var olmalı ve davayı etkileyecek niteliğe sahip olmalıdır. Yargılama bittikten sonra oluşan ya da oluşturulan belgeler yargılama konusu bakımından önem arz etmeyecektir. İlgili belgenin yargılama sırasında var olduğunu ispat külfeti de doktrindeki ağırlıklı görüşe göre; yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunana aittir. Hüküm kesinleşmeden önce bu belge bulunsa dahi yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunabilmek için, hükümden sonra bu belgenin elde edilmiş olması yeterlidir. Çünkü hükümden sonra başvurulan diğer kanun yollarında taraflar istese de davanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı sebebiyle mahkemeye yeni delil sunamayacaktır.

(b) bendinde bahsi geçen senedin sahteliği ya mahkeme kararı ile sabit olmalı ya da lehine hüküm kurulan tarafınca ikrar edilmiş olmalıdır. Böylece söz konusu senedin sahteliği yargılamanın yenilenmesini sağlayacaktır.

(c) bendinde düzenlenen durumda ise; iki mahkeme kararı söz konusu olup, biri diğerinin esası değerlendirilirken “kesin delil” sıfatı ile mahkeme kararını etkilemiştir. Ancak ilgili bentte hangi yargı koluna ait mahkemelerce verilen kararların yargılamanın yenilenmesi kararını etkileyeceği ortaya konulamamıştır ancak doktrindeki ağırlıklı görüşe göre mahkemelerin adli yargıya mı idari yargıya mı ilişkin olduğu hususu önemsizdir.

(e) bendinde yer alan düzenlemede geçen “hile” kavramı ise olayın özelliğine göre değişmekte olup, bu halleri sayıca sınırlamak mümkün değildir. Hilenin herhangi bir mahkemece tespiti gerekmeyip hile davaya bakan mahkemece incelenecektir. Hileli durumun ispatı yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunana aittir.

(h) bendinde yer alan sebebe dayanarak yargılamanın yenilenmesini talep edebilmek için ise; öncelikle bir mahkeme kararı ve tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bu konu hakkında yeni bir mahkeme kararı olması gerekir. Bu iki karar arasında da çelişkinin mevcut ve söz konusu iki kararın da kesinleşmiş olması gerekir. Doktrindeki ağırlıklı görüşe göre; kararlardan biri kesinleşmemişse, bu kararın kesinleşmesi beklenerek daha sonra mahkemece talebin yeniden değerlendirilmesi gerekir. Burada önemli olan diğer bir husus ise; ikinci mahkeme ilk mahkeme kararı ile çelişkili olan kararını verirken ilk mahkemenin kararından haberdar olmamalıdır. Adli mahkemeleri ile idare mahkemelerinin kararları arasında bir çelişki söz konusu olduğunda bu çelişki Uyuşmazlık Mahkemesi’nce giderilir. Bunun dışındaki ihtimallerde yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulabilir. İki mahkemenin verdiği kararlar arasında çelişki söz konusunda yargılamanın yenilenmesi talebi ikinci mahkemeye yöneltilmelidir.

İYUK’un 53. Maddesinde yer alan ve yargılamanın yenilenmesi talebinin sebebini oluşturan bu haller kanunda sınırlı olarak sayılmış olmakla birlikte, öğretide de kanunda sayılan bu haller dışında bir sebebe dayanarak yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulamayacağı kabul edilmektedir.

Yargılamanın yenilenmesi kurumuna başvurabilecek olanlar yalnızca davanın taraflardır. Ancak tarafların mirasçıları da bu kapsamda değerlendirilmektedir. Üçüncü kişilerin bu konudaki talepleri ise mahkemece reddedilmektedir. Taraflardan yalnızca hukuki menfaati bulunan bu talepte bulunabilir. Davanın kısmen kabul kısmen reddi halinde ise tarafların ikisinin de bu talepte bulunabileceği kabul edilmiştir.

Tarafların ne kadar sürede yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunması gerektiği İYUK’un 53 maddesinin 3. Fıkrasında düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; “Yargılamanın yenilenmesi süresi, (1) numaralı fıkranın (h) bendinde yazılı sebep için on yıl, (1) numaralı fıkranın (ı) bendinde yazılı sebep için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl ve diğer sebepler için altmış gündür. Bu süreler, dayanılan sebebin istemde bulunan yönünden gerçekleştiği tarihi izleyen günden başlatılarak hesaplanır.” Denilmek suretiyle üçlü bir ayrıma gidilmiştir.

İYUK’un 53. Maddesinin 2. Fıkrasına göre de; yargılamanın yenilenmesi talebi esas hakkında karar veren mahkemeye yöneltilir. Bu talep mahkemeye verilen bir dilekçe ile gerçekleşir. İki ayrı yargı yerince verilen kararlar arasında çelişki mevcutsa yargılamanın yenilenmesi istemeni kimin karara bağlayacağı hususunda İYUK’da bir hüküm bulunmadığından HMK’da yer alan düzenlemeyi dikkate almak gerekir. HMK’nın 448. Maddesine göre; iki ayrı yargı yerince çelişik kararlar verilirse ikinci mahkemenin yetkili mahkeme olacağı belirtilmiştir. Bu nedenle iki ayrı yargı yeri birbiri ile çelişkili kararlar verdiği takdirde, idari yargılama usulünde de ikinci mahkemeye gidileceği kabul edilmelidir.

B- İdari Yargılama Usulü ve Kesin Hüküm

Mahkemelerce verilen kararlara karşı, taraflarca ilgili kanunun öngördüğü kanun yoluna yine aynı kanunda belirtilen sürede başvurulmadığı veya başvurulup bu başvuru sonucunda kanun yolu incelemesini yapan mahkemece bir karar alındığı takdirde verilen nihai karara kesin hüküm denir. Bazen de mahkemelerce verilen kararlar doğrudan kesin hüküm niteliği taşımakta ve bu kararlara karşı başka mercilere itiraz edilememektedir.

6100 Sayılı HMK’nın 303. Maddesinde kesin hüküm kavramı düzenlenmiş olup, 2577 Sayılı İYUK’da bu konuya ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. İYUK’un 31. Maddesinde de bu kanunda düzenlenmeyen bazı hususlarda HMK’nın bu konulara ilişkin hükümlerinin uygulanmasının gerektiği düzenlenmiştir. Ancak İYUK’un 31. Maddesinin HMK’ya atıf yaptığı haller içinde kesin hüküm ile ilgili bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Tüm bu bilgiler birlikte değerlendirildiğinde, İYUK’un 31. Maddesinde kesin hükme ilişkin bir atfın bulunmadığı gerekçesi ileri sürülerek, aynı kanunun 53. Maddede düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumuna tarafların başvurabilmesi için başvurunun konusunu oluşturan kararın kesinleşmiş olmasının gerekmediğini ileri sürmek yanlış olacaktır.

2577 Sayılı İYUK, idari yargılama usulüne özgü kuralları düzenlemekle birlikte birçok konuda HMK’da yer alan düzenlemeler ile paralel düzenlemeleri içermektedir. Ancak İYUK’daki düzenlemelerde bir eksilik söz konusu olduğunda doğrudan HMK’ya gidilmesi gerektiği görüşü de hukuka aykırıdır.

İYUK hukuk yargılamasının bir koludur ve idari yargılama usulünde yargılama kuralları bakımından bir eksiklik söz konusu olduğunda hukukun genel ilkeleri ile HMK’daki genel hükümler ile bu eksiklikten doğan boşluklar doldurulabilir. Bu nedenle İYUK’da “kesin hüküm” ile ilgili bir düzenleme bulunmamasına rağmen; bu kanunda HMK’da yer alan düzenlemenin aksi yönde bir düzenlemenin yer almaması, yargılamanın yenilenmesi yolunun olağanüstü kanun yolu olması ve İYUK’un 53. Maddesindeki kararların kesinleşmiş olmasının aranıp aranmayacağına ilişkin eksiliğin HMK’nın 374. Maddesi ile doldurulabileceği hususları göz önünde bulundurularak idari yargılamada da yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurabilmek için ilgili kararın kesin hüküm niteliğine sahip olması gerektiği savunulabilir.

Danıştay 5. Dairesi’nin 19.12.1996 tarihli, 1995/4339 esas ve 1995/4159 karar sayılı kararına göre; yine aynı dairenin 19.03.2013 tarihli, 2013/402 esas ve 2013/2109 karar sayılı kararına göre; yargılamanın yenilenmesi başvurusu, Danıştay`ın, bölge idare mahkemelerinin ve idare ve vergi mahkemelerinin kesin hüküm halini alan kararlarına karşı, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 53. maddesinde yazılı sebepler dolayısıyla tanınan olağanüstü kanun yoludur.

Sonuç itibariyle; İYUK’un yargılamanın yenilenmesi kurumunu düzenleyen 53. Maddesi her ne kadar yargılamanın yenilenmesi talebini içeren kararın kesinleşmiş olması gerektiğini düzenlememişse de, yukarıda açıklanan nedenler ve Danıştay Kararları ışığında bu talepte bulunabilmek için kesin hükmün varlığı aranmalıdır.

Tüm bu aşamalardan sonra yargılamanın yenilenmesi talebi mahkemece değerlendirilmeye başlanıp, bu konuda uygulanacak usul İYUK 55. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; “ 1. İsteğin ilişkin olduğu konu, diğer bir daire veya mahkemenin görevine girmiş ise karar bu daire veya mahkemece verilir. 2. Karşı tarafın savunması alındıktan sonra istekler incelenir ve kanunda yazılı sebepler varsa davaya yeniden bakılarak karar verilir. 3. Yargılamanın yenilenmesi istemleri, kanunda yazılı sebeplere dayanmıyor ise, istemin reddine karar verilir. 4. Yargılamanın yenilenmesi istemlerinde duruşma yapılması, görevli daire veya mahkemenin kararına bağlıdır. 5. Bu madde ile 53 üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydıyla, yargılamanın yenilenmesinde bu Kanunun diğer hükümleri uygulanır.” Böylece mahkeme yargılamanın yenilenmesi talebi hakkında bir hüküm tesis edecektir ve bu hükme karşı kanun yolu açıktır.


KAYNAKÇA

- 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu

- 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu

- Kâmile TÜRKOĞLU’nun “İdari Yargılama Usulünde Kesin Hüküm” adlı yüksek lisans tezi, file:///C:/Users/HP/Downloads/dosya_372584.pdf adresi ile ulaşılmıştır.

- Yrd. Doç. Dr. Ramazan ÇAĞLAYAN’ın “İdari Yargıda Yargılamanın Yenilenmesi Sebepleri Ve Sınırlılığı” adlı makalesi, http://www.idare.gen.tr/caglayan-yenileme.htm adresi ile ulaşılmıştır.

- Özge TOSUN’un “Vergi Yargılamasında Yargılamanın Yenilenmesi” adlı yüksek lisans tezi, http://denetimakademisi.com/wp-content/uploads/2017/08/VERG%C4%B0-YARGILAMASINDA-YARGILAMANIN-YEN%C4%B0LENMES%C4%B0.pdf adresi ile ulaşılmıştır.

- Hüseyin AYDIN’nın “İdari Yargıda Olağanüstü Kanun Yolu” adlı tezi, http://earsiv.cankaya.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/123456789/94/Ayd%C4%B1n%2C%20H%C3%BCseyin.pdf?sequence=1&isAllowed=y adresi ile ulaşılmıştır.

- Danıştay 5. Dairesi’nin 19.12.1996 Tarihli, 1995/4339 Esas Ve 1995/4159 Karar Sayılı

- 19.03.2013 Tarihli, 2013/402 Esas Ve 2013/2109 Karar Sayılı

bottom of page